Wednesday, May 2, 2012

Sunday, April 22, 2012

nisan

oha nisan a gelmişiz. zaman çok hızlı geçiyor. beni takip etseydiniz aman sevdiklerinizin degerini bilin, küslüklerinizi kaldırın ortadan falan derdim de hala ona buna trip halindesinizdir tahminim. yok şu bana böyle dedi, yok bu bana şunu yaptı diye konuşmuyosunuzdur etrafınızdakilerle. gün gelecek bu yazdıklarımı okuyup "vay lan keşke zamanında takip etseymişim bu adamı da tavsiyelerine uysaymışım, sevdiklerimle barışsaymışım" diyeceksiniz ama çok geç olacak.. çünkü öldü sevdikleriniz. mekanları cennet olsun...

Saturday, April 14, 2012

alınacaklar

2 kg elma
6 enginar 
muz
taze soğan
3 kg patates
3 kg soğan.
roka 
maydanoz
dereotu





Wednesday, April 11, 2012

ucuz yırttınız keratalar !

sevgili dünya insanları. sizi yok etme planı aramaktan vazgeçtim. hayır bulamadığımdan değil, düşünür bulur ve ananızı ağlatırdım ama çok daha acı bir gerçekle karşılaştım. açıklayayım:

ziyaretçi sayacı koymasam gerçek düşmanımın kim olduğunu öğrenemeyecektim. teşekkürler sayaç. 2006 aralıkta yazmaya başlamışım. Onu geç 2007 den beri yazıyorum. 2012 - 2007.. 5. yani 5 senedir yazıyorum. 1 yılda 365 gün var (leap day i falan siktir et) 5 x 365....1825.işte bu kadar gündür aktif şu blog. görüntülenme sayısı : 989. yani ortalama olarak 989 % 1825.......0,54. sıfır virgül ellidört kişi ziyaret etmiş günde. Önce sayaca küfrettim beni 1 değil de 0,5 adam olarak saymış diye. ama girip çıkınca +1 olarak eklendiğini gördüm. uzun lafın kısası öyle boktan bi blog yapmışım ki kendim bile girmiyormuşum. acı gerçek tokat gibi çarptı yüzüme. İnsanın en büyük düşmanının kendisinin olduğunu bir kez daha görmüş olduk. İbret alın!

Bundan sonraki bütün şeytani planlarım kendimle alakalı. Kahvaltı dahil bütün öğünlerimi fast food la geçirip uyuşturucuya başlıcam. Hayatımı sikicem. Benimle uğraşmak neymiş göreyim 

Monday, March 19, 2012

Something Borrowed

Sürprizlerle doluyum. "The Sitter" ı beklerken bununla karşılaştınız. yani karşılaşırdınız eğer okusaydınız... neyse hiç moralimi bozmadan filme gireyim.

The Sitter ı yazmamamın sebebi bi bok yok yazcak. Sam Rockwell var o iyi olmuş, bi de rapçi Method Man gözüküyo bi ara. Tek ilginçliği o yani filmin. Gayliğe karşı rahat bir yaklaşımı var ama çok oturaklı değil o da. Saçma olmuş biraz. Konumuza dönelim..

Something Borrowed isimli filmde de bi bok yok aslında. Öyle çok güzel bi film değil. Konusu da orijinal değil. İki kanka var biri ön planda diğeri geride kalıyo, ondan sonra bu evlenicekken meğerse evlenceği adam ezik kıza aşıkmış falan filan. Öyle kayda değer yazılacak bir şey de yok.

Bu yazımın sonlarına yaklaşırken anladım ki benden film eleştirmeni falan olmaz. Politikaya falan mı sarsam ne bileyim ? Ama filmler de hakkaten boktandı yani...

Saturday, March 17, 2012

gelecek program

dünyaya olan sinsi planlarımla ilgilenirken bir yandan da yazmaya devam edeyim istedim ve yakın zamanda yazacağım film şu:

"the sitter" 

siz vicdansız dünya insanları hevesimi kırmasaydınız belki 3 4 tane yazardım coşkuyla ama çok geç.


Monday, March 12, 2012

TRAFİK !!

2 kişi hariç olan diğer tüm dünyaya sesleniyorum beni takip etmeyen.

Tamam siz beni takip etmeyerek mutluydunuz, ben de takip edilmemekten acımı sindiriyodum.  Bugun yeni  öğrendiğim istatistiklere baktım. Ne göreyim ?  http://troll-face-ru.blogspot.com/ sitesinden görüntülenmişim en çok. Peki bu site nedir ? girin bakın. Troll sitesi. Forever alone ları paylaşan site. Beni forever alone yaptınız ben daha ne diyim ? size karşı hiç bi garezim yoktu ama artık düşmanız gençler. Dünya üzerinde 7 milyar insan varsa  6.999.999.998 inizi karşıma aldım. Şimdi siz düşünün !

Sunday, March 11, 2012

günlük

kayda değer bir kitlem olmadıgı için kafama göre yazabilirim. Sayın 2 kişi siz alınmayın lütfen size saygım sonsuz.

Evet bugün de günlük tutmaya karar verdim.

Sevgili günlük,

Bugün yine kayda değer bir şey yapmadım. İddaa oynadım. Yattım tabii. Ajax 12 dakikada 4 gol atsaydı

tutardı ama neyse... Bira açtım onun yerine. Sonra bir arkadaşımı aradım hafta sonu görüşelim diye. "Tamam"

dedi. Hafta sonuna çok var diye düşündüm.. Bira açtım. İçtim. Dışarı çıktım. Denk geldiğim arkadaşlarım oldu,

hal hatır soruştuk, döndüm evime sonra. Bira açtım. "It's kind of a funny story" diye bir film açtım. Hangover'da

tanınan "Zack galifsdşsdlkşk" ın oynadığı bir film. Güzeldi, keyifliydi iki bira içtim izlerken. Film bitince uzandım

öylesine. "Eskiden yalnız değildim" dedim. Sonra buna sebep olanları düşündüm. Bok atacak kimse yoktu,

benim hatamdı. Pişman olmaya başlayacakken vazgeçtim. Bira açtım. Yatıcam şimdi. Ama aklıma bişi geldi.

Ben yıllar önce de yazardım sana. Şununla küstük, şununla barıştık, şununla seviştik, şununla dövüştük diye.

Ne ara böyle oldum günlükcüm ? Canım sıkıldı bi bira daha içeyim sızmadan.


Wednesday, March 7, 2012

Midnight in Paris

Tam bir yıldızlar geçidi. Filmde rol alan oyuncularından tut, canlandırdıkları karakterlere kadar. Filmin büyük bir bölümünde "şimdi kim çıkcak acaba?" , "bu adam kimi oynamış?" diyerek izledim filmi. 

Oscar'ı aldığında henüz izlememiştim ama "ödüller kime gider" forumlarında falan üfürüp durdum kesin Woody Allen alır senaryoyla diye. Boşuna üfürmemişim demek ki. Sonuna kadar hak eden bir senaryo. İnsanların yaşadıkları dönemden duydukları memnuniyetsizliği de çok güzel ele almış. Zamanın "süperstar" sanatçılarını görmek te ayrı bir keyif. Haklarında ortalama seviyenin üstünde bilgi ve ilgi sahibi olmasam bile o isimlerin birden karşınıza çıktığını düşünmek eğlenceli geldi.  Salvador Dali (adrien brody) az ama öz bulunmuş filmin içinde. Kısa bölümünde etkisini bıraktı ve gitti. Pablo Picasso pasif; Ernest Hemingway ise aktif bir karakter olarak canlandırılmış. 

Ayrıca dedektif rolündeki Gad Elmaleh e de biraz daha rol verilebilirmiş sanki.

Tuesday, March 6, 2012

Yenilendik.

Uzun ve yorucu geçen bir 3 dakikanın ardından yeniden düzenledim blogumu. Sayaç koyup 810 görüntülenme görünce sevinmem; blogu kapatıp açınca 811 olmasıyla son buldu. Yani tahminen 800 kere falan beni saymış gerizekalı sayaç. Peki bu pes etme sebebi midir? Hayır.